Hikâye bu ya: Bizim
aşağı mahallede, "Kör Niyazi" diye çağrılan biri var. Oysa adam
fıldır fıldır, gözleri felfecre okuyor, benden iyi görüyor. Dolandırmadık adam
da bırakmamış çevresinde. Neden böyle çağrıldığını sordum. O bakar kördür
dediler. Yani adam kafasının içine kurduğu kendi dünyasında yaşıyormuş. Fantezi
gözüyle görüyor ve öyle de yorumluyormuş dış dünyayı. Reel gerçekler onu zerre
ilgilendirmiyormuş. Bu durum bana bir yerden tanıdık geldi ya neyse!
Aslında hiçbir şeyin etki etmeyeceği
bu gibiler için en iyi temenni, gerçekten kör olmalarını dilemek olurdu. Çünkü
belki de o zaman beyin gözleriyle çoğumuzdan daha fazla ve derin görebilen,
fiktifi reele yakın doğaçlayabilen "görme engelliler" gibi
"NORMAL" olabilirlerdi. Tevekkeli eskiden, beşeriyete muzur ağır
suçluların gözlerine mil çekerlermiş. Dünya gözü kararınca, beyin gözünü açarak
nadim olup kendini bulsun diye herhalde. Çünkü beşeriyete muzur bir asosyale
verilebilecek en ağır ceza, ‘adam gibi adam’
olabilmesini sağlamaktır.
Arada sırada rastlarsınız çevrenizde
bu gibilere. Hatta her ailede bile, kökten veya sızıntı mutlaka böyle bir tane
olduğu bilinir. Çevrenizde veya ailenizde böyle biri varsa, dikkat edeceğiniz
en önemli husus, o kişiye kendi adınıza asla karar verme yetkisi vermemenizdir.
Şayet kıssadan hisse alabildiyseniz, hele sandığa giderken artık bir değil en
az 10 defa düşünmek zorunda olduğunuzu da anlamışsınızdır.
Son uygulamalara bakıldığında
devletimizin, emperyalist Gladyonun devşirme Hükümetinin arkasındaki gizli
parmaklarıyla, istihbarat devletine dönüştürülmekte olduğunun ve bireysel
haklarımızı da giderek yok edecek olan yeni yasaların da nedeninin farkına
varabildiyseniz, Vahdettin'in jurnal devletine çeyrek kaldığını sizde
anlamışsınız demektir. Bilmem anlatabildim mi?
Oynanan oyuna ve işin sonucuna
bakıldığında, paralel devlet masalının da aslında AKP hükümeti ile cemaat
arasında danışıklı ikinci bir Ergenekon hikâyesi(!) olduğu anlaşılıyor. Öyle
ya, tiran devleti açıkça resmileştirecek olan yeni yasa değişiklikleri,
durduk yerde çıkarmıydı sanıyorsunuz. Siz oynadıkları şova sakın aldanmayın. Bu
vodvilin, CIA’nin son "tavşan kaç" oyunu olduğu da kesin. Peki, arada
güme giden kutucular mı? Hadi canım onlarda kim. Heriflerde nasıl olsa o atıklardan
sürüyle var. Ayrıca hangisine ne yapıldı ki???
Sonları yaklaşan kapitalist
imansızlar, şimdi de Ukrayna da son numaralarını döşüyorlar. Oradaki çapulcu
mücahitleri(!) alıcı gözle bir araştırın. Mutlaka içlerinde tıpkı Suriye’de
olduğu gibi, parayla iğfal edilmiş bizden de sürüyle Lejyoner bulacaksınız. Ki
ben onlara emperyalistlerin Yeniçerileri diyorum. Ruslar Suriye'nin haklı
davasında, onun yanında durunca, emperyalist kaşalot elbette, Ukrayna veya
emsal bir noktada, bir rövanş fırsatı kollayacaktı. Bundan sonra sırada ki de
Çin olabilir yine. Elbette ki Ruslar bunun da önceden hesabını yapmıştı.
Nitekim bizim kaşalot da neticede çıkmaz sokakta olduğunu bir daha anlamış
oldu.
Yaşam savaşı veren bizim ne idüğü
belirsiz - ki Kapitalist bile olamadık - ekonomimize baktığımızda içimiz
yanıyor. Atatürk Cumhuriyetinin altın yıllarından sonra, 50'lerden bu yana
bırakılan ve şimdi de tam bir sömürge devleti olma yolunda, emin adımlarla yol
alan ekonomi enkazına baktığımızda, görüyoruz ki Milliyetçi olmak bile önce tam
bağımsız - Kemalist - olmaktan geçiyor. Tam bağımsız olmanın da tek şartı, ya
Atatürk'ün yaptığı gibi milli kaynakları (madenler, doğal kaynaklar, milli
tasarruflar vs.) kontrol altında tutan ve devlet kredileriyle müteşebbise veren
bir devletçi kapitalizm veya da yapmadığı gibi gerçek bir Sosyalizmdir.
Yeni bir Atatürk olmayacağına göre
de, tek çıkış yolu olan sosyalizm içinse ilk şart, kapitalist çöküntü
deneyimini bizatihen yaşamış olmak ve sistemin bıraktığı enkaza sahip olmaktır
ki bu şart, artık bize cuk oturuyor. Yani Sosyalizm için kıvama gelmiş
sayılırız. Ancak bu sayede tasarruflarımızın (milli sermaye), ancak milli
amaçla kullanılarak, kalkınabilmemiz için yeni yatırımların ilk şartı olma
mecburiyetine de, uyulmuş olunabilecektir.
Özetle kalkınma, Tarımsal ihracatın
milli tasarrufa, tasarrufun da teknoloji ve sanayileşme ile yeni ihracat odaklı
yatırımlara dönüşmesi demektir. Şimdi yakın bir geçmişe kadar, milli gelirimize
%66 civarında katkı sağlayan ve tek ihracat kalemimiz olan tarım sektörünün
bile, bugün nasıl ithalata bağımlı kılınarak, acınası bir duruma getirildiğini
de bir zahmet araştırıverin. Ve kafanızda ki kalkınma planına nasıl
başlayacağınızın da lütfen muhasebesini yapmaya çalısın.
Tüm bu problemleri aşmanın en
kestirme yolu, tıpkı iki nokta arasında ki en kısa yolun doğru olduğu gibi,
emperyalist ahtapotun kanımızı emen kolları olan, tek taraflı, yüksek faizli ve
özel anlaşmalı kredilerini, ithalata yönelik montaj yatırımlarını, bize ihraç
ettiği eskimiş teknolojilerini, madenlerimizi gasp ettiği, 50'lerden beri
verilmiş elindeki tek yanlı mukavelelerini vs. vs. tek celsede yok etmektir.
Ayrıca Sosyalizmden kimse korkmasın.
Kimsenin mal varlığına el konulmayacaktır. Bu sadece, Sosyalizm'i öcü göstermek
için uydurulmuş, desteksiz koca bir yalandır. Ne var ki artan mülkiyetle,
orantılı vergisi ödenmesi kaydıyla. Her ne kadar liboşların işine gelmese de,
sadece yarım bırakılan toprak reformu tamamlanacak ve üretim araçları devletin
denetiminde olacaktır. Ki milli selamet adına, mental ve matematiksel, en doğru
olan da budur.
Bu uyarlamalar için de her şeyden
önce Sosyalist düşünmek ve uygulama geçmek mecburiyeti vardır. Demek oluyor ki
Milliyetçi-Tam bağımsız olmak için de ilk önce, Sosyalist olmak zorunluluğu
vardır. O halde gerçek Milliyetçilik önce VATAN ve ULUS severlik ise,
bünyesinde ulusal menfaatler adına tüm evrensel hakların buluştuğu tek sistem
de aslında Sosyalizmdir diyebiliriz şimdi artık. Nasıl, Allahın HAK kitaplarından sanki bir ayet gibi değil mi?...
§ Kuran:
BAKARA SURESİ: 42 Hakkı bâtılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin.
Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
BAKARA SURESİ: 188 Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara başvurarak yemeyin; bilip
durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için
onları yargıçlara aktarmayın.
İncil:
MATTA: Mat.10: 10 Yolculuk için
ne torba, ne yedek mintan, ne çarık, ne de değnek alın. Çünkü işçi yiyeceğini hak eder.
MARKOS: Mar.10: 19 O'nun
buyruklarını biliyorsun: 'Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin,
çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı
göstereceksin.'"
LUKA: Luk.18: 11 Ferisi ayakta
kendi kendine şöyle dua etti: 'Tanrım, öbür insanlara - soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere- ya da şu vergi
görevlisine benzemediğim için sana şükrederim.
YUHANNA: Yu.1: 12 Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın
çocukları olma hakkını verdi.
Tevrat:
YARATILIŞ KİTABI: Yar.9: 5 Sizin de kanınız
dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her
hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım.
Serendip
Altındal